Askerlik için Erzurum’a giden Zeki Servi, orada dizlerinden bir rahatsızlık geçirir. Çok perişan olur, yürümekte zorlanır. Hasta yatağında yatan Zeki Servi bacısı Şahhanım’a eşi Zeynep ve oğlu Engin’e büyük özlem duyar. Bu özlem dilinden ve yüreğinden şu sözlerle dökülür:
Evlerinin önünde bir su ılgıyor
Nazlı yar oturmuş bana ağlıyor
Bacım memlekette nasıl duruyor
Bacım mektubumu salın acele
Erzurum dağlarında yaşamaz yılan
Yazdığım yazıda hiç yoktur yalan
Var mı benim gibi talihsiz olan
Onun için arz eylerim sılayı
Erzurum dağlarında bülbüller ötmez
Engin’in hayali gözümden gitmez
Gelmek istiyorum dizlerim tutmaz
Onun için arz eylerim sılayı
Yeter dertli Zeki bu kadar yeter
Seni kınayan senden olsun beter
Sılada bacı ile kardeş burnumda tüter
Onun için arz eylerim sılayı (16).
Male
Çermişak’lı Mısta Bey’in kızı Male’yi İmranlı’da bir delikanlıya vermek istiyorlarmış. Male’nin gönlü ise Kapımahmut’lu İsmet’te imiş. Fakat Male’nin babası, İsmet fakir olduğu için kızını İsmet’e vermemiş. İsmet de çaresiz, Male’yi kaçırır ama kardeşleri kızı oğlanın elinden alırlar. İsmet de Male’ye bir türkü ile seslenmiş:
Çermişak’ın önü bir büyük yazı
Yazıda yayılır koyunla kuzu
Male’yi sorarsan Mısta Bey’in kızı
Almadım Male’yi sarmadım yari
Çermişak’ın önü bir büyük kaya
Male’yi benzettim üç günlük aya
Male’yi götürdüm ave belaya
Almadım Male’yi sarmadım yari
Çermişak’ın önü büyük bir dere
fiaşırdım aklımı giderim nere
Alıp kaçsam Male’yi ıssız bir yere
Almadım Male’yi sarmadım yari
İsmetim de şahtır şahların şahı
Çıkar göklere ah u ahvâli
Kul olayım kıpınıza Arife Hanımvâri
Ölmeden evvel saraydım seni
Kaynak şahıs: Zeki Servi (16).
* * *
Başına bağlamış karalı yazma
Sılayı terk edip gurbeti gezme
Bir mektup yazarsan dertli yazma
Firkatli mektubun okuyan olmaz (5).
Ben atımı bağladım bir top dikene
Sen ömrümü tükettin ömrün tükene
Yolumu bilmiyorum ki çıkıp gidene (5)
Nazife Özdemir.
* * *
Oğlan: Bir güzelin elinde tası var
Sorun şu güzele bende nesi var
Bir kız ile bir gelinin bası var
İkisi de bir oğlanın üstüne
Kız: Al almayı üçe dutarlar
İyisini alır kötüsünü yolda atarlar
Kızıla geleni diri mi tutarlar
Kız oğul balıdır yağa katarlar
Gelin: Altın altım başım var
Başımın altında hilal kaşım var
Sen kız isen bir gecelik işin var (6).
Kaynak: Hasan Servi
Meme’yle Telli Gelin
Meme askere gidiyor. Eşi de hamileymiş. Adam yedi sene gelmiyor. Yedi sene sonra geliyor ki karısının koynunda bir baş daha var. Adam camdan Telli Gelin’le şöyle söyleşiyor:
Meme: Telli Gelin
Akşamınan tandır gelin Akşamınan tandırmışım
Kandilini yandır gelin Kandilimi yandırmışım
Koynundaki yatan yiğit Koynumdaki yatan yiğit
Bana bildir Telli Gelin Gül memeyle emdirmişim
İstanbul’dan gelir Tatar İstanbul’dan gelir Tatar
Kandilini atar tutar Yamçısını atar tutar
Garip olan nerde yatar Garip olan nerde yatar
Aç kapıyı Telli Gelin Yolcuyusan git yoluna
İstanbul’dan gelir ferman İstanbul’dan gelir ferman
Dizlerimde yoktur derman Dizlerinde olsun derman
Mahmut Çavuş sana kurban Kolum yastık saçım yorgan
Aç kapıyı Telli Gelin Gel içeri Mahmut Çavuş
Kaynak Kişi: Şahhanım Örnek (4).
Malatya’nın üzüm bağı
Erzincan’ın yüksek dağı
Trabzon’un kemer dağı
Yurda altın saçar Sivas’ın Kızılırmağ’ı
İmranlı dağları sıra sıradır
Kızılırmak coşmuş önü Zara’dır
Ağlama kara gözlüm yurdun her yanı sıladır
Var olsun şen olsun güzel İmranlı
(6) Hasan Servi
Turnalar
Bir çift turna uçurdum Sivas elinde
İzin aldım ağasında beyinde
Başı boz dumanlı Çavuş Köyü’nde
Hanzar’ın sazlığına konun turnalar
Ordan kalkışında Seyfebeli’nde
Yaman avcı çıkar Sivas elinde
Avlarlar eşini alırlar elinde
Sen de tek kalırsın durnam
Ulaş’ı sorarsan kökte Ermeni
Deliktaş’tan geçip metin vermeli
Mancınık’tan geçerken güzel görmeli
Akçaabat Çayı’na inin turnalar
.............. havada
Aşkı çokmuş yatamamış yuvada
fiaşırmış yolunu döner ovada
Doğrudan kıbleye gidin durnalar
Birisi de düştü gidiyor başa
Dokunuyur sedası dağlara daşa
Aşın kırlangıçta Hacı Bektaş’a
Veliyullah’a selam edin durnalar
Hacı Bektaş’ta destur alın durnalar
Hilal gibi yazı yazar parmağı
Aşın Abanoz’u Sivas’ın Kızılırmağı
Ürgüp’ün üstüne dönün durnalar
Yükselin semaya yalvarın Hakk’a
Niğde ovasında eylenmeyin dakka
Uğrayın burada Kuddisi Şah’a
Benim de selamımı verin durnalar
Kul himmet eylerse olur dileği
Aşı verir çifte hanım döleği
Aşın Bozantı’da uğrayın Güleği
Tarsus’un kıyısına konun durnalar
Kalemim yok ki yazsam üç beş satır
Tarsus ırmağında bir aslan yatar
Ashab-ı Kehf’e selamım götür
Kafesi’l-Azem’i görün durnalar
Osman ile Gavur Dağın başında
Ökkeş Baba Islahiye’nin düzünde
Yalvarır Hakk’a göğün yüzünde
Haleb’in kıyısına konun durnalar
Halep’ten ayrılır Bağdad’ın yolu
Tarikat-ı Nakşi Habib’in kolu
Gerbela’da yatar şehitler ulu
Hazret-i Hüseyin’e selam edin durnalar
Dolanın Beytullah’ı sağından geçin
Zemzem kuyusunun suyunu için
Arafat dağının başında uçun
Orada lebbeyk deyin durnalar
Ağır gidersin durnam yoksa hastasın
Mekke Medine’ye giden postasın
Selam Fahr-i Kainat’a beni istesin
Aşık Hasan darda deyin durnalar
(6) Hasan Servi
Türkü
Kocası çalışmak üzere Fransa’ya gidip tekrar geri dönmeyen Neriman Ağaç’a ait. Neriman Ağaç’ın kocası bir şehirde arsa alıp oraya yerleşmek ister. Neriman, kocasının Fransa’ya gitmesine karşı çıkarsa da kocasını kıramaz ve gitmesine boynu bükük razı olur. Ama giden koca bir daha ne gelir ne de arar.
Gittin ki sevdiğim geri gelmeye
Böyle mi konuştuk orda kalmaya
Paranı toplarsın arsa almaya
Bizim kötü evimiz yeter yar yeter
Gittiğin yolları duman bürüsün
İçtiğin pınarın suyu kurusun
Çürüttün ömrümü ömrün çürüsün
Yaban ellerde el kapısında
Zehirden acıdır ellerin sözü
Türlü yalan ile aldatır bizi
Olduk dert sahibi tükenmez sızı
Yaban ellerde el kapısında
Fransa dağlarında güller mi biter
Bahçe bağlarında bülbüller öter
Yeter artık dön sen kendi sılana
Vefasız bu ayrılık yeter yar yeter
Neriman senin için çok çile çeker
Ağlar ağlar kanlı göz yaşı döker
Yavruların büyümüş boynunu büker
Yaban ellerinde el kapısında
(15). Şehriban Özdemir
Türkü
Kırmızı gül olup da hark kenarında bitersin
Ah deli gönül de ne yana yana tütersin
Beri benzer olsan gülüm seni ayırmam
Gayet yosmasın güzelsin boynum bükersin
Beni bırakıp da nere gidersin
Benim için de yollar ağlasın oy oy
Bir mektup da yazdım karadan
Yüce dağlar kalmış aradan
Seni bana nasip etmiş yeri göğü yaradan
Alır başımı da giderim buradan
Benim için yollar ağlasın oy oy
(5) Nazife Özdemir
Yüce dağ başına varam oturam
Var mı benim gibi de eşini yitiren
Yolunu bilmem ki gidem getirem
Benim için de dağlar ağlasın yollar ağlasın oy oy
Bizim eller
(5). Nazife Özdemir
* * *
Yatasın yatasın yanın çürüye
Sağ sol etrafa konşular bürüye
Ağzından burnundan icram eriye
Elinden duturup gezdirenin olmasın
Elinden duturup gezdirenin ben olayım sevdiğim
Ne düşmüşsün güzel şirin can kastına
On bir ay yatasın bir yan üstüne
Yol ver dumanlı dağlar gidem dostuma
Gel beri gel beri güzelim gel beri
(4). Şahhanım Örnek
Türkü
Bizim köylerde erkekler yazın tarla işleriyle uğraşırlardı, kışın ise gurbete sıcak yerlere çalışmaya giderlerdi. Para pul az bulunurdu, hayat şartları çok zordu. Yine böyle eve birkaç kuruş para getirmek için gurbete çıkmış bir yakın köylümüz orada toprak altında kalarak can verir. Bunun üzerine Aziz Meral adında bir arkadaşı şu ağıtı söyler:
Aziz Meral der ki yalnız bî kesim
Takattan dutuldu durdu nefesim
Çok imdat istedim çıkmadı sesim
Daşa toprağa attım elimi
İleriye vardım bakmak istedim
Sönmüş çırayı yakmak istedim
Daş topraklar içinden çıkmak istedim
Daşa toprağa attım elimi
(4). Şahhanım Örnek
* * *
Musa Tur Dağı’nda koyun güderken
İki cihane servere nur dedi
Allah için ibadet eder iken
Dört kurt geldi nasibimizi ver dedi
Hallacı Mansur enel yayıdı
Okuduğumuz lam elif yeyidi
Ey kurtlar dileğiniz neyidi
Canımı incitmeyin orada dur dedi
Elestin bezminden beri best deriz
Muhammed Ali’ye dost deriz
Musa senden bir kurban isteriz
Arif isen bu gönlümüzü gör dedi
Muhammed Ali’nin yolları ince
Ona hizmet eden kollar inince
Bu hizmet bir parça bana zor dedi
(Benden önce sahibi var)
(Kurtlar yemin ediyor)
Yakup Peygamberin düşü hakkı için
Veysel Karani’nin dişi hakkı için
Pir İmam Hüseyin’in başı hakkı için
Sürünün hesabını tekmil gör dedi
Musa vedalaştı turâba düştü
Melekler önüne bir sancak açtı
El kaldırdı ağasına danıştı
Musa, kurtların gönlünü gör dedi
Musa ağasına varıp gelince
Kurtların nefesini yere alınca
Ala koyunu kurban verince
Allah senden razı olsun pir dedi
On koyuna yeşil sancak kuruldu
Dört yanına melekler derildi
Kuzusunu aldılar koyun dirildi
Koyun da meler körpe kuzum var deyi
Kul Mustafa’m da Hakka eresin
Miraç’ta Muhammed’in sırrına eresin
Koyunsan da körpe kuzunu ararsın
İsmail’e inen koçu gör dedi
(Gitti ki yedi yaşında bir koç inmiş)
Kaynak Şahıs: (6). Hasan Servi
Çökelik Türküsü
İmranlı’nın Zara’ya bağlı bir nahiye olduğu zamanlarda bütün alış-veriş ve resmi işler hep Zara’da yapılıyormuş. Taze bir gelin de çökeliği satmak için Zara’ya götürmüş. Tüm çökelikleri yan yana koymuşlar. Hepsi çok temizmiş; ama içinden bir tek gelinin çökeliği kötüdür. Çökelik küflenmiş, acımış kokmaktadır. Çökeliğin kime ait olduğunu merak etmişler. Köy muhtarları ve azalar çağrılır. Kadın erkek herkes çökeliğin başına birikmiştir. Çökelikle ilgili şu türk üsöylenir.
Postu kaldırdım post da kıllıdır
Fiyatını sordular iki yüz ellidir
Kebaninin pis olduğu bundan bellidir
Vallahi acı billahi acı
Hiç mi tuz koymadın
Kız gelin bacı
Rındıke kebaniya torake çıxaji rındıke1
Rındıke loma torake kurmi dike
Daha ji lınav gûnd nagerri şerm dike
Çökeliğin hanımı ne de güzeldir1
Güzel olduğu için çökeliği (kurtlayıp) pisletir
Bir daha da köyde gezemez utanır
Vallahi acı billahi acı
Hiç mi tuz koymadın
Kız gelin bacı
Postu kaldırdılar postu kokuyor
Kokusundan sandım akrep sokuyor
Gelinin güzelliği alemi yakıyor
Vallahi acı billahi acı
Hiç mi tuz koymadın
Kız gelin bacı
Rındıke kebaniya torake çıxaji rındıke2
Rındıke loma torake kurmi dike
Daha ji lınav gûnd nagerri şerm dike
Çökeliğin hanımı ne de güzeldir2
Güzel olduğu için çökeliği (kurtlayıp) pisletir
Bir daha da köyde gezemez utanır
Çökeliğin davasını verdiler ağır cezaya
Hanımları topladılar kazaya
Haber verdiler muhtar ile azaya
Onlar da dediler vallahi acı billahi acı
Hiç mi tuz koymadın
Kız gelin bacı
Rındıke kebaniya torake çıxaji rındıke3
Rındıke loma torake kurmi dike
Daha ji lınav gûnd nagerri şerm dike
Çökeliğin hanımı ne de güzeldir3
Güzel olduğu için çökeliği (kurtlayıp) pisletir
Bir daha da köyde gezemez utanır
Kaynak Şahıs: (1/4/ Ali Ölmez)
* * *
Mala dine lı bere wi kisi1
Ez dıgirem dılabem kes nabisi
Mın bızaniyana kı tü wekes şoreti sisi
Caran mın tü dıday wi çirkini pisi
Way dıne dıne şorete şirine
Ez lı pete çıtan dıgerim daha lı dûne
Ez jı welatan terım welate Van’e2
Rındamı sılav şandiye le bıxe kane
Ne em bıne ne karame bi
Here kı lı welatı ki mane
Le dine dine şorete şirine
Ez lı pete çıtan dıgerim daha lı dûne
Mala dıne lı bere wi tiki3
Gıran sallanmişbe berada rındıki
Dılemi lı te pırbu ta bı kıcıki
Le male male tâ bı zarıki
Le nemam nemam
(Söyleyen (sahibi): Anonim
Kaynak Kişi: Resmiye Özdemir
Türkçesi
O delinin evi o toprağın yamacındadır1
Ağlarım sızlarım kimseler duymaz
Bu kadar beyaz, bu kadar güzel olduğunu bilseydim
Seni hiç o pis çirkine verir miydim
Vay deli deli, güzelim tatlım
Ardından daha nasıl gezerim bu dünyada
Vilâyetlerden Van vilâyetine giderim2
Güzelim selam göndermiş ya kendi nerede
Ne biz olalım ne de işimiz olsun
Her birimiz bir ilde kaldık
Le deli deli, güzelim, tatlım
Ardından daha nasıl gezerim bu dünyada
Delinin evi o dik yokuşun yamacındadır3
Yavaş sallan sen ezelden güzelsin
Gönlüm hep sendeydi tâ küçükken
Le Male Male ta çocukken
Vay bittim bittim
Sahibi: Anonim
Kaynak Kişi: Resmiye Özdemir
Cemal Erdoğan, Şahhanım Örnek, Şehriban Özdemir
|