Delice Köyü
Ana Sayfa
Delice Derneği
Calista
Sözlü Edebiyatımız
Delice Köyü Folkloru
=> Tarihçe
=> Yer Şekilleri
=> Ekonomik Yapı
=> Yemekler ve Tarifeler
=> Törelerimiz
=> İnanç Yapısı
=> Törenlerimiz
=> Halk Hekimliği
=> Ziyaretlerimiz
Fotoğraflar
Ziyaretçi defteri
İletişim
Öğretmenlerimiz
Muhtarlarımız
İş Adamlarımız
Haberler
İnanç Yapısı
Cin:
Akşam vakti yeryüzünde cinlerin çoğaldığına inanılır. Daha çok eşik ve merdiven altında bulundukları söylenir. Akşam vakti dışarıya su atmanın da günah olduğu söylenir. Bundan dolayı eşikten atlarken, merdiven çıkarken ve su atarken besmele çekilir. Cinlerin genellikle kötü olduğuna inanılır (1).
Ev Perisi:
Köy inancına göre her evin bir sahibi vardır. Bu iyi bir peridir. Evi kötülüklerden korur. Onu küstürüp kızdırmamak gerektiğine inanılır. Bir lokma dağıtılırken “ev sahibinin başı sadakası üzerine” denilmelidir. Zaman zaman kömbe pişirilip dağıtılır. Evin kuytu yerlerinde mum yakılır (3).
Siyah Arap:
Ne gibi özelliklere sahip olduğu bilinmemektedir. Nasıl biri ve ne iş yaptığı da bilinmemektedir. Yalnızca köy ilkokuluna giden yol üzerindeki köprünün altında kaldığı ve adının Siyah Arap olduğu bilinmektedir (3).
Alkarı:
Saçı başı dağınık, göğüsleri omuzuna atacak kadar uzun esmer bir kadın olduğuna inanılır. Hamile ve yeni doğum yapmış kadınlara musallat olur. Ahırda bulunan binek hayvanlarına binerek etrafı darmadağın ettiği söylenir. İğne ve erkekten korkar, iğne batırılarak yakalanıp köle gibi çalıştırıldığı da söylenir (5).
Mekir:
Köyde yaşayan bazı insanlar mekir gördüklerini iddia ederler. İnsanlar görmemiş olsalar dahi Mekir’e inanmaktadırlar. Mekirlerin de genellikle ıssız yerlerde ve akşam vakti çıktıkları söylenir. Mekir çeşitli hayvanların şekline girerek insanları takip eder ve arkadan vurmaya çalıştığı söylenir. Mekir’in vurduğu kişilerin kısa sürede öleceğine inanılır. Mekir’den korunmanın tek yolunun su olduğuna inanılır, çünkü Mekir’in suyla temas etmekten korktuğuna inanılır.
Delice de Pagan (Viraneler) denilen yerde, Deliktaş ve Kırre Bılce’de bulunduğu söylenmektedir (3).
Elif ÖZDEMİR
Hortlak:
Hortlaklar kötü bilinir. Allah kabul etmediği için geri gönderilmişlerdir. Bunları tekrar öldürmek gerekir. Yoksa insanları korkutup zarar verirler. Hortlağı öldürmek için belini kırmak gerektiğine inanılır (13).
Iduklar (Mukaddesler)
Gök:
Gökyüzü yedi kattan oluşur ve en üst katta tanrı bulunur. Bu nedenle insanlar dua ederken iki elini açıp başlarını gökyüzüne kaldırırlar.
Güneş ve Ay: Güneş ve Ay iki kardeşlermiş. Güneş kız; Ay ise erkekmiş. Ay kız kardeşine şöyle seslenmiş: “Gökyüzüne gündüz sen çıkma ben çıkayım. Sen çok güzel olduğun için insanlar sana bakıp seni nazar ederler.” demiş. Kız da kardeşine “Korkma, eğer insanlar bana bakmaya çalışırlarsa kirpiklerimi onların gözüne atarım.” diye cevap vermiş. Bundan sonra gündüz Güneş; gece ise Ay gökyüzüne çıkar olmuşlar. Gündüz güneşe bakamamamızın sebebi Güneşin, insanların gözüne kirpiklerini atmasıymış (17).
Yeraltı:
Yerin altı da yedi kattır. Fakat bu katlara olumsuz gözle bakılır. Yeraltı cinlerin, perilerin, kötü ruhların ve şeytanın diyarıdır. Bu katlarda insana zarar verebilecek kötü varlıkların bulunduğuna inanılır. Bu nedenle birine kızıldığında “yedi kat yerin dibine giresin” denilmektedir (10).
Yer:
Delice’de kutsal sayılan yer sayısı hayli fazladır.
Pepuk Kayası:
İnsanlar bu taşın, gece rüyalarına girdiğini söylerler. Kimileri de gece bu taşın üzerinde bir alev topunun yandığını söylerler. Bu nedenle taşın çeşitli yerlerinde mum yakılır, taşın yanında kömbe, bisküvi ve helva dağıtılır. İnsanlar rüyalarında burada Yusuf Ali adında iki zâtın yattığını gördüklerini söylerler (21).
Beyaz Taş (Kevire Sıppi):
Adından da anlaşılacağı gibi taşın rengi beyazdır. Yıldırım düşmesi sonucu taşta bir tünel oluştuğu söylenmektedir. Fakat insanlar bu taşı kutsal saymışlar ve tünelden geçerek bazı hastalıklardan kurtulacaklarına inanmaktadırlar (4).
Deliktaş:
Bu taşın da yıldırım düşmesi sonucu oyulduğu söylenmektedir. Bu taş kutsal sayılmakla birlikte üzerinde herhangi bir inanç uygulanmaz. İnsanlar gökyüzü kaynaklı bir oluşum olan şimşek çakmasını tanrının bir işareti ya da işi sayarak bu kayayı kutsallaştırmış olmalılar. Çünkü kutsal olan tanrının işaret ettği yer de kutsaldır (10).
Ana Fatma’nın Ayağı: Bu yer Pagan (Viraneler)’da bulunmaktadır. Kayada bulunan ayak izinin Ana Fatma’nın oraya ayak basması sonucu oluştuğuna inanılmaktadır. Ana Fatma köyde kutsal kimliği olan bir zat olarak tanınır.
Kale:
Burası bir tepedir. Kale ismi son yıllarda köylü tarafından verilmiştir. Çünkü yapılan arkeolojik çalışmalarda bu tepenin Ermenilere ait bir kale olduğu ortaya çıkmıştır. Tepeye, Ermenilerce tılsım konulduğuna inanılır. Bu tepe arkeolojik çalışma yapılmaya başlandıktan sonra sit alanı ilan edilmiştir (10).
Çördük Ağacı:
Hüseyin Erdoğan’a ait evin arkasındaki tepede bulunmaktadır. Bu ağaç iki taşın arasından çıkarak büyümüştür. Bundan dolayı insanlar bu taşı da kutsal saymışlar ve ip bağlayıp dilek dilemeye başlamışlar. Bu ağacın altında kurban kesilerek yine orada pişirilmektedir. Bununla birlikte kömbe, helva, bisküvi ve kuruyemiş gibi yiyecekler dağıtılmaktadır. Ağacın her iki tarafında bulunan kayalıklara para atanlar da bulunmaktadır. Bu paralar daha sonra çocuklar tarafından toplanır.
Ev - Ocak:
Köyde her evde “ev sahibi” denilen bir ev perisi olduğuna inanılır. Bu ev perisi evi korur. Zaman zaman çeşitli kılıklara girerek ya sıradışı sesler çıkararak evdekilere varlığını bildirir. Ev perisini küstürmemek gerekir. Bazı hareketlerle ona hürmet edilir. Örneğin bir sadaka verildiğinde “ev sahibinin başı sadakası üzerine” denilir.
Köyde ocak olarak adlandırılan şöminelerle ilgili bir inancın olmasıyla birlikte aynı zamanda kutsal bir ev de başlı başına ocak olarak nitelenir.
şömineye işemek günahtır. Çünkü böyle bir hareket orada bulunan cinleri kızdıracağına ve o eve bir felaket getireceğine inanılır (1).
Köyde ocak olarak bilinen ev ise
Keko Ocağı’dır
.
Keko, yaşadığı devirde çok saygı gören bir dede yani seyittir. Halk tarafından “Ocak” olarak kabul edilen Keko’nun evi, her gün bir çok misafire bir umut kapısı olmuştur. Birçok insan, dermansız dertlerine bu ocakta derman aramışlardır.
Keko’nun, insanları biraraya getirerek onlara nasihatler verdiği, yol gösterdiği ve cemiyet içinde nasıl davranılması gerektiği hususunda öğütler verdiği bilinmektedir.
Bu insanların ocağa getirdiği her lokma, insanlar arasında eşit bir şekilde paylaştırılıp beraberce yenirdi.
Bir gün Keko ölür. Ancak çocukları onun üstlendiği vazifeyi layıkıyla sürdüremezler. İtikatlerinde kuvvet gösteremezler. Seyitlerin seyit kızlarıyla evlenmeleri gerekirken onlar sıradan insanlarla evlenmişler.
Bu olaylardan dolayı, Keko’nun ruhunun birgün kapıları içeriden kilitleyerek çocuklarını içeri almadığı söylenir. Çocukları da zamanla ocağı terk ederek yeni evler yapmışlar.
Birgün bu ocaktan iki güvercin çıkıp Keko’nun yattığı mezara gelir ve kaybolur. O günden sonra insanlar, bu mezarı bir mesire yerine çevirirler ve bayramlarda, özel durumlarda, gurbete çıkmadan önce, özellikle Mart’ın 17’si ve Hızır günlerinde burayı ziyaret ederler.
Hastalar burada kurban kesip dertlerine derman ararlar. Kendileri ve yakınları için dua ederler. Mezarın etrafındaki çalılara ve mezar taşına ip bağlayarak dilek tutarlar. Mezar taşının dibinde mum yakılır ve mezarın toprağından az bir miktar yenir. Kömbe pişirilip dağıtılır (3).
Ata ve Ulu Kişiler:
Delice’de ata ve ulu kişilere olan inançlar genellikle Alevîlik kültürü çerçevesinde cereyan etmektedir. Bu kişilere büyük saygı gösterilir. Tabii ki bu durum günümüzde sağlamlığını yitirmiş olsa da hala yaşlılar ve yetişkinler arasında önemini korumaktadır.
Köye ait ata ve ulu kişiler bir şekilde kendilerini topluma kabul ettirmiş ve kutsal nitelikler taşıyan insanlardır. Bu kişiler keramet gösterip şifa dağıtırlar.
Ana Fatma, Nuri Baba, Şevleder Baba ve Keko köyde yaşamış ata ve ulu kişilerdir.
Bunların dışında asıl büyük inanç ve hürmet, bilinen tarihi ve mukaddes şahıslar üzerinedir.
Allah-Muhammed-Ali üçlemesinde Hz. Muhammed ve Hz. Ali en büyük ata ve ulu kişilerdir. Bunları 12 İmamlar, Masum-i Paklar, Abdal Musa, Balım Sultan, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Hızır gibi şahsiyetler takip eder.
Ayrıca seyit sayılan kişilerdeki kutsiyetin çocuklarına da sirayet ettiği düşünülür. Buna göre bir kişi seyit ise onun çocukları da seyittir. Bu nedenle köyde Keko’nun çocukları olan Özler ailesi de seyit sayılmaktadır. Buna pararlel olarak bir başka seyit olan Boz Dede’nin çocukları da seyit sayılırlar (3)
Bugün 19 ziyaretçi (28 klik) kişi burdaydı!
Get your own Poll!
Linkler
Bu web sitesi ücretsiz olarak
Bedava-Sitem.com
ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol