Bir topluluktaki yazılı olmayan ahlakî yaşam biçimine töre denir. Bu belirlenmiş ve yerleşmiş kurallara dayalı ve gerektiğinde cezai işleme başvurulan uygulama sistemine ise töre hukuku denir (10). Töre Hukuku/ÖrfÎ Hukuk ve Uygulamaları 2.1.1. Töre Hukuku ve Uygulayıcıları: Köydeki törelerin ne zaman ve ne şekilde belirlendiği bilinmemektedir. Köyde uygulanan törelerin zamanla oluştuğu düşünülmektedir. Kaynak şahıslar törelere bilinçsizce uyulduğunu söylemektedirler. Yani insanlar doğar doğmaz kendi iradesi dışında bu törelere uygun olarak yetiştirilir. Törelerin tam olarak niçin uygulandığı bilinmez. Ancak bu törelerin devam etmesi gerektiği düşünülür. Törelerin uygulanması şart görülür. Yoksa toplumdaki düzenin bozulacağına inanılır. Törelerin değiştirilmeye çalışılması yaşlılar tarafından tepkiyle karşılanır. Örneğin köye kültür merkezi yapıldıktan sonra cenazelerin burada yıkanılması uygun görülmüştür. Yaşlılar buna tepki göstermişlerdir. Fakat genç aile bireyleri daha rahat olması açısından kültür merkezinde ısrar etmişler ve bu düşüncede karar kılınmıştır. Kültür merkezinde bir adet yıkama odası ve yıkama malzemeleri hazırlanmıştır. Başsağlığı dileme ziyaretleri yani taziye ziyaretleri de böyle bir tepkiyle karşılaşmıştır. Taziye için ölü evine kesme şeker, bisküvi, çay, sabun, havlu, atlet vs. eşyalar götürülür. Köyde bazı insanlar, ölü evine bu eşyalar yerine para götürülmesini önermişlerdir; ancak tepkiyle karşılaşmışlardır. Köyde belirli töre uygulayıcıları bulunmaz. İnsanların hepsi bu törelerle büyüdükleri için töre uygulayıcısı konumunda olan güç, ailedir. Ailelerin kendileri törelere göre yaşadıkları gibi çocuklarını da bu törelerle yetiştirirler. Törelere uymayan kişiler, insanlarca kınanır, bunlara yüz verilmez. Fakat bu kişiler ilk tepkiyi ailelerinden alırlar. Yüz kızartıcı suç işlenirse evin reisi, o kişiyi evden kovar, bir daha görmek istemez. Köyde işlene suçların cezalandırıldığı diğer bir ortam cem törenleridir. Seyit ya da dede suç işleyen kişiyi cezalandırır (1). Kimi Uygulamalar Kız Kaçırma: Köyde kız kaçırma işi geçmiş yıllarda daha çoktu. Çünkü evlenmede anne ve baba razı edilmeliydi. Kızın fikirleri pek alınmazdı. Oğlan tarafı kızı istemeye gider, eğer anne ve babası kızı vermezlerse kız sevdiği oğlana kaçmak zorunda kalırdı. Oğlan ve kız birbirlerini severlerse anlaşmalı olarak kaçarlardı. Ancak bazen oğlan kızı sevdiği hâlde kız oğlanı sevmezdi. Bu durumda oğlan birkaç arkadaşıyla birlikte fırsat buldukları bir anda kızı kaçırırlardı. Daha sonra kızın ailesine haber verilirdi. Bu durumda oğlan emniyet tarafından gözaltına alınır; ancak kız tarafı için kötü bir durum olduğundan kız oğlanla evlenmek zorunda kalır böylece kaçırma evlenmeyle sonuçlanırdı. Kız kaçırma olayı günümüzde çok daha azdır. Çünkü gençler birbirleriyle konuşup görüşüp anlaştıktan sonra kimse karışmaz. Gençler kendi hâllerine bırakılır. Olağanüstü bir durum olmadıkça kaçırmaya ihtiyaç kalmaz (1/10). İmece/Yardımlaşma: Köyde daha fazla işgücü gerektiren ve köyün ortak yapması gereken işler imece usulüyle yapılırdı. İmeceler, insanların büyük bir dayanışma örneği sergiledikleri zamanlardı. Köylüler arasında iş bölümü yapılarak büyük iş gücü ve zaman gerektiren işler kısa sürede yapılırdı. Dağlardan köye su getirmek için derin kanallar açılır, uzun borular döşenirdi. Ayrıca köyün içindeki kanallar da yine köylünün ortak hareketiyle sağlanan imecelerle açılırdı. Köydeki önemli bir imece anlayışı da kadınlar arasında vücut bulurdu. Kadınlar toplanıp sırayla üyelere ait tarlaları biçerlerdi. Hergün ayrı bir tarla biçilirdi. Böylece biçimi tek kişiyle günler süren tarla, bir günde bitmiş olurdu. İmece dayanışmasının icra edildiği diğer bir iş ise dokumacılıktır. Kışın evlerde bulunan kadınlar halı, kilim, yastık ve cicim gibi el işleri dokurlardı. Bunların tek kişiyle dokunması çok zor olduğundan kadınlar birbirlerine yardım ederlerdi. Kış için yiyecek hazırlama işi de imecelerle yapılırdı. Kadınlar toplanıp hamur keserler, erişte yaparlar, kavut, kavurma, reçel, turşu vs. hazırlarlardı. Günümüzde ise erkeklere ait işlerde imece usulüne gerek kalmamıştır diyebiliriz. Çünkü ağır işler köyden çıkmış iş adamlarına ait makinelerle görülmektedir. Tarla işleri de yine traktörlere takılan biçerlerle yapılmaktadır (1/9) Konuk Ağırlama: Köyde misafirliğe çok önem verilir. Zamana göre değişmeyen geleneklerden bir tanesidir. Gelen misafir ister yabancı ister akraba olsun konuk edilerek memnun ettirilmeye çalışılır. Her evde mutlaka bir misafir odası ve bir kaç tane misafir yatağı vardır. Eve gelen misafire yemek yedirilmeden gönderilmemeye çalışılır. Aileye yakın bir akraba veya uzaklardan gelen bir dost gelirse hayvan kesilir (10). And İçme/İçirilme: Köydeki and içme ve and içirme halleri bazı özel durumlarda ve resmi işlerde görülür. Özel durumlar daha çok şahsi konulardır. Kişi, karşısındakini kendisine inandırmak için and içer, ya da karşıdaki kişi konuşanın söylediklerinin doğru olup olmadığına güvenmek için konuşana and içirir. And içme ve içirme, çocuklar arasında daha yaygındır. İki arkadaş arasındaki sırrın başkalarına söylenmesini engellemek için taraflar karşılıklı and içerler. Köylünün and içmesini gerektiren ortamlardan birtanesi ise mahkemelerdir. Köydeki davalar mahkemeye taşındığında davacı ve davalılar hakim huzurunda Kur’ân’a el basıp and içerler. fiahitler de bu mahkemelerde ve köye gelen keşif ekipleri önünde and içerler. Köyde sık kullanılan yemin sözleri şunlardır: “yemin içerim”, “vallahi”, “billahi”, “iki gözüm çıksın”, “çocuklarımın başı üzerine”, “Kur’ân çarpsın ki”, “Allah belâmı versin ki”, “12 İmamların başı üstüne”, “Hz. Ali’nin başı üstüne” vs kaynak:Aziz Özdemir,Elif Özdemir,